Sultanahmet Gezilecek Yerler-11 Tarihi Eser ile Sultanahmet Gezi Rehberi

İstanbul’da Sultanahmet gezilecek yerler arasında şehrin en zengin semti. Önce Roma sonrasında Osmanlı İmparatorluğu’nun yönetim merkezinde bulunmuş bir yer olmasıyla, bu meydan birçok zaferler, isyanlar, salgın hastalıklar, yağmalar ve eğlenceler görmüş. Yani şehrin iki bin yıl boyunca yaşadıklarının tanığı olmuş.

Osmanlı döneminde At Meydanı olan ismi, imparatorluğun genç 14. padişahı Sultan Ahmet‘in bu meydana Osmanlı mimarisinin son şaheseri olan camiyi yaptırmasıyla Sultanahmet‘e çevrilmiş. Sultanahmet, gösterişli siyasi tarihini en son Halide Edip Adıvar’ın İzmir işgalinden sonra konuştuğu miting ile tamamlayarak günümüzde artık turistik bir merkez haline gelmiş. Şimdi Sultanahmet Meydanı’nda gezilecek yerler arasında görülmesi gereken 11 farklı tarihi esere bakalım.

Yazı İçeriği

1-Topkapı Sarayı

Topkapı Sarayı (Sultanahmet Gezilecek Yerler)

Topkapı Sarayı, Sultan Ahmet ve Ayasofya Cami ile birlikte tarihi yarımadanın merkezi tepesinde bir bütünlük teşkil ediyor. Sarayın adı Osmanlı döneminde kapısında toplar olduğu için halkın verdiği bir isim olarak kalmış.

Fatih kenti fethettikten sonra ilk olarak sarayını bugünkü İstanbul Üniversitesi’nin bulunduğu yere inşa ettirse de, yıllar sonra da olsa şehrin merkezi tepesi olması nedeniyle sarayın bu tepeye taşınmasını istemiş.

Topkapı Sarayı’na her gelen hükümdar ihtiyaçlarına göre yapılar eklemiş ve imparatorluk büyüdükçe saray daha da büyümüş. Saraya en son yapıyı yaptıran sultan, ilk olarak buradan yeni yaptırılan Dolmabahçe Sarayı’na taşınan I. Abdülmecit’tir.

Sarayın üç farklı giriş kapısının ne anlama geldiğini, Yeniçerilerin merasimlerini, dünya tarihinin en orijinal imparatorluk okulu olan Enderun’u ve yapı hakkında daha birçok bilgi ve görseli Topkapı Sarayı yazımda bulabilirsiniz.

2-Ayasofya Cami

Ayasofya Cami (Sultanahmet Gezilecek Yerler)

Kutsal bilgelik anlamına gelen Ayasofya‘nın yapımı, 532 yılında meydana gelen Nika İsyanı’nın bir sonucudur. İmparator Justinianus ve eşi Teodora’ya karşı ayaklananlar Nika(Zafer) diye bağırarak isyan çıkarmış. İsyancıların yaktıkları yapılar arasında bugünkü Ayasofya’nın yerinde bulunan bir kilisede bulunuyormuş.

İsyanın bastırılmasından sonra imparatorun kiliseyi tekrar yaptırmak istemesiyle bugünkü anıt ortaya çıkmış. Bugün bu yapıyı en önemli kılan özelliği, yapımından ancak 1000 yıl sonra kendisine denk bir yapı yapılabilmiş olmasıdır.

Ayasofya’nın kubbesinin altında bulunan dört melek figürünün ve kubbesinin ne anlama geldiğini, minarelerinin farklı olmasının sebebini ve yapı hakkında daha birçok bilgi ve görseli Ayasofya Cami yazımda bulabilirsiniz.

3-Sultan Ahmet Cami

Sultan Ahmet Cami (Sultanahmet Gezi Rehberi)

Sultan Ahmet Cami, Osmanlı klasik mimarisinin son şaheseri olarak imparatorluğun genç 14. padişahı tarafından meydana yaptırılmış ve sonrasında meydan artık sultanın ismiyle anılır olmuş. Caminin yapımıyla birçok ilk hayata geçirilmiş. İlk defa bir sultan sefere çıkmadan bir cami yaptırmış. Osmanlıda ilk 6 minareli cami yapılmış ve yine ilk defa bu yapıyla camiye ek olarak bir hünkar kasrı yapılmış.

Sultan Ahmet Cami’ni ihtişamı ve heybetinin yanında ünlü kılan diğer bir önemli özelliği çinileridir. Yapıya turistlerin neden “Blue Mosque” dediğini, çinilerinin özelliklerini, mimarı ve yapı hakkında daha birçok bilgi ve görseli Sultan Ahmet Cami yazımda bulabilirsiniz.

4-Yerebatan Sarnıcı

Yerebatan Sarnıcı

Yerin altında saklı bir sarayı andıran Yerebatan Sarnıcı, Bizans döneminden kalma en eski ve görkemli eserlerden biridir. İçine girildiğinde karanlık ortamı ilk başta ziyaretçilerini ürpertse de, daha sonra görülen sütunların muhteşem güzelliği herkesi kendine hayran bırakıyor.

Simetrik bir şekilde yerleştirilen 336 sütunun oluşturduğu muhteşem görüntü görülmeye değer. Sarnıcın içinde en çok ilgiyi Ağlayan Sütun ile ters bir şekilde bir sütunun altına yerleştirilen Medusa Başı çekiyor. Sarnıcın yapılış amacını, Medusa Başı ile Ağlayan Sütun’un hikayesini ve yapı hakkında daha birçok bilgi ve görseli Yerebatan Sarnıcı yazımda bulabilirsiniz.

5-İstanbul Arkeoloji Müzesi

İstanbul Arkeoloji Müzesi (Sultanahmet Gezilecek Yerler)

Osmanlı İmparatorluğu’ndan miras kalmış bir kurum olan İstanbul Arkeoloji Müzesi, ülkemizdeki ilk müzecilik faaliyetlerini bünyesinde barındırıyor. Asıl adı İstanbul Arkeoloji Müzeleri olan yapı topluluğu içerisinde bulunan üç farklı binada Arkeoloji, Çinili Köşk, Eski Şark Eserleri olmak üzere toplam üç ayrı müze bulunuyor.

Her biri sizi tarihin koridorlarında yolculuğa çıkaracak müze bölümlerinde Roma heykelleri, İskender Lahdi, Ağlayan Kadınlar Lahdi, mumya mezarı, Kadeş Anlaşması, çivi yazılı tabletler, Hammurabi Kanunu’nun bir kopyası, Selçuklu ve Osmanlı dönemine ait çini eserler bulunuyor.

Müzenin kuruluşunda Osman Hamdi Bey’in yaptığı çalışmaları, lahit mezarlarının bulunuşunu ve yapı hakkında daha birçok bilgi ile lahitler, mumya mezarı, kadeş anlaşması gibi eserlerin görsellerini İstanbul Arkeoloji Müzesi yazımda bulabilirsiniz.

6-Türk ve İslam Eserleri Müzesi

Türk ve İslam Eserleri Müzesi

Birçok İslam ülkesinden toplanmış eserlerin sergilendiği Türk ve İslam Eserleri Müzesi, Sultanahmet Meydanı’nda İbrahim Paşa Sarayı’nın içinde bulunuyor. Müzenin seyir terasından Dikilitaş ile arkasındaki Sultan Ahmet Camii’nin minareleriyle oluşturduğu güzel manzara izlenebiliyor. Bu manzara için bile müze ziyaret edilmeye değer.

Müzenin bulunduğu bina Kanuni tarafından veziri İbrahim Paşa’ya hediye edilmiş. Bu yapı günümüzde padişahlar için yapılmış olanların dışında İstanbul’da kalan tek sağlam saray olma özelliğini taşıyor. İbrahim Paşa, Mohaç seferinden dönerken beraberinde getirdiği mitolojide “Üç Güzeller” diye bilinen heykel grubunu kendi taş sarayı önüne diktirmiş. Sonrasında ise çıkan münakaşa sonucu İbrahim Paşa, Kanuni tarafından boğdurtturulmuş.

İbrahim Paşa’nın hikayesini, müzedeki eserleri ve yapı hakkında daha birçok bilgi ve görseli Türk ve İslam Eserleri Müzesi yazımda bulabilirsiniz.

7-Dikilitaş

Dikilitaş

Doğu Roma döneminde Sultanahmet Meydanı’nda bulunan Hipodrom’u Konstantin’den yıllar önce yaşayan Septemis Severis yaptırmış. Konstantin, Byzantion’u başkent yaptırmaya karar verince Hipodrom’u da genişletmiş. Hipodrom’un ortasına Dikilitaş, Yılanlı Sütun ve Örme Sütun dikilmiş. Bu yapıların etrafında at arabaları yedi tur dönerek yarışlar gerçekleştirirmiş. Günümüzde Hipodrom’dan geriye sadece bu yapılar kalmış.

19. yüzyılda kolonyalist devletlerin başkentlerine Mısır dikiltaşı taşıma adetinin kökü de Roma dönemine dayanıyor. Bu anıtın benzerleri 19. yüzyılda Paris, Londra gibi şehirlere de dikilmiş. Bu yapının dikim hikayesi, üzerinde neler yazdığı konusunda daha fazla bilgi ve görseli Dikilitaş yazımda bulabilirsiniz.

8-Örme ve Yılanlı Sütun

Örme ve Yılanlı Sütun

3 başlı yılan figürü oluşturan Yılanlı Sütun, Byzantion başkent olduktan sonra Yunanistan’dan getirilmiş. Örme Sütun’un ise ne zaman ve kim tarafından dikildiği bilinmiyor. Yılanlı Sütun’un 3 yılanın birbirine dolanmış baş kısmı günümüze ulaşamamış, geriye sadece gövde kısmı kalmış.

Örme Sütun’un dış kısmı Doğu Roma döneminde sarı pirinç levhalar ile süslenerek altın görünümü verilmiş. 1204 yılında Haçlı Seferleri sırasında şehir yağmalanırken bu levhalarda altın zannedilerek sökülmüş. Bu yapılar hakkında daha fazla bilgi ve görseli Örme ve Yılanlı Sütun yazımda bulabilirsiniz.

9-III. Ahmet Çeşmesi

III. Ahmet Çeşmesi

Türk sanat tarihinde, meydan çeşmeleri arasında ortaya konulmuş en göz kamaştırıcı örnek Topkapı Sarayı girişindeki III. Ahmet Çeşmesi’dir. Osmanlı çeşme mimarisinde bir şaheser olan yapı, İstanbul’a gelen yabancı gezginlerin eserlerinde hayranlık oluşturan ifadelerle anlatılmış.

Çeşme Sadrazam Nevşehirli Damat İbrahim Paşa’nın tavsiyesiyle III. Ahmet tarafından 1729 yılında(Lale Devri) yaptırılmış. Çeşmenin üzerindeki süslemeleri, özellikleri ve yapı hakkında daha birçok bilgi ve görseli III. Ahmet Çeşmesi yazımda bulabilirsiniz.

10-Alman Çeşmesi

Alman Çeşmesi

Alman Çeşmesi, aslında bir dönemin politik yakınlaşmasının hediyesi.  Alman İmparatoru II. Wilhelm’in 1898 yılında II. Abdülhamid’i ikinci ziyaretinin anısına yapılan çeşme, aslında o dönem Almanya tarafından Osmanlı’ya yapılan anlaşmaların bir armağanı olarak verilmiş.

Bu yapı sanatsal zevkten ziyade, siyasi görüş ve zaruret icabı yapılmış. Topkapı Sarayı’nın girişinde bulunan III. Ahmet Çeşmesi ile karşılaştırıldığında oldukça estetikten yoksun ve kaba duruyor. Yapı hakkında daha birçok bilgi ve görseli Alman Çeşmesi yazımda bulabilirsiniz.

11-Milyon Taşı

Milyon Taşı

Yerebatan Sarnıcı’nın girişinin yakınında bulunan Milyon taşı, Roma döneminden kalma bir eserdir. Bu taş imparatorluğun dört bir tarafına uzanan yolların başlangıç noktası olarak kabul edilirmiş. Yapı ilk yapıldığında çok daha görkemli olsa da günümüzde geriye sadece bu kısmı kalmış.

Kaynak:

İlber Ortaylı, Osmanlıyı Yeniden Keşfetmek, Timaş Yayınları

Yorum